Yumuşak bir mizaca sahip olsa da, kurallar ve disipline olumlu tepki verse de her çocuğun zaman zaman kendini kaybedip, çığlıklar attığı, hiç durmadan bağırdığı veya ağladığı anne-babasının sınırlarını ve sinirlerini zorladığı huysuzluk krizleri geçirdiği bir dönem vardır. Huysuzluk krizleri genellikle 18 ay ile 3 yaş arasında yoğun bir şekilde yaşanır, 5- 6 yaş gibi de artık gitgide azalmaya başlar.
Huysuzluk Krizleri Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Huysuzluk krizlerinde en rahatlıkla görülen duygu öfke olsa da, panik ya da hayal kırıklığı gibi başka duygular da krizlere eşlik eder. Hayal kırıklığı, öfke, kafa karışıklığı, korku, üzüntü ve kayıp duyguları krizlere neden olabilir.
Huysuzluk krizleri çocuk kendi başınayken yaşanmaz, birinin varlığında olur. Genellikle tanıdık ve güvenilen birinin varlığında görülür. Bu nedenle sadece tepkisel değil, ilişkiseldir.
Bu krizler 4-5 yaşlarındaki çocuklarda daha seyrek görünür ve daha kolay yatıştırılır. Bu yaş çocukları duyguları hakkında konuşabildikleri için, kızgınlıklarını ve hayal kırıklıklarını sözel olarak ifade edebilirler. Sözel ifade yoluyla, krizler olmadan da duygularını açığa vurmaları mümkün olur.
Krizlerin önemli bir kısmı evde gerçekleşir. Ancak en kötü krizler halka açık yerlerde olur. Anne-babayı en çok kızdıran ve utandıran krizler de bunlardır, zaten ortaya çıkışlarında çocuğun bunu fark etmesinin payı da büyüktür.
Krizlerde en sık görülen davranışlar bağırma, çığlık atma, ağlama, vurma, tekmeleme, nefesini tutma ve kendini yere atmadır.
Büyük krizlerde nadiren çocuk yüzü morarana, neredeyse bilincini yitirene dek nefesini tutar. Ancak doğal refleksler herhangi bir zarar meydana gelmeden devreye girer.
Krizlerin bir kısmı anne ve babayı kontrol etme ve yönetme çabasıyla ortaya çıksa da çok önemli bir kısmı zor duygularla baş etme becerileri henüz gelişmemiş olan çocuğun taşıyamadığı duyguları karşısındaki çaresizliğini ve paniğini yansıtır.
Huysuzluk Krizlerini Tetikleyen Sebepler
Huysuzluk krizlerinin, çocuğun doğal karakteriyle ilgili bir yanı da vardır. Ancak bazı durumlar vardır ki, hangi çocuk olursa olsun huysuzluk krizine yol açabilir. Aslında bu liste oldukça uzun bir listedir.
Dikkat çekme çabası: Çocuğun ilk krizleri bu amaca yönelik olmasa da, aşırı tepkiler gösterildiğinde, sonraki krizlerin şiddeti ve sıklığı artacaktır. Bu nedenle huysuzluk nöbetlerine, öyle hissetmiyor bile olsanız sakin tepki vermek önemlidir.
Elde edemeyeceği bir şeyi isteme: Bu bazen yemek öncesi abur cubur yeme, bazen aşırı dozda şeker yeme isteği veya bir çocuğun elinden oyuncağını alma isteği olabilir. Sonuçta, istediği şey için bekleyebilmeyi veya her şeyi elde edemeyeceğini öğrenmesi gerekiyor, ancak bu biraz zaman alabilir.
Bağımsızlığını kanıtlama çabası: Çocuklar bazen ayrı bir birey olduklarını kanıtlama çabasına girerler umutsuzca. Bu uğurda bazen, karlı bir günde ince bir tişört giymek için tutturabilirler. Çok haklı sebeplerle de olsa isteğine karşı çıktığınız anda bağımsızlıklarını tehdit altında görebilir ve büyük bir korku ile kızgınlık hissedebilirler.
Hayal kırıklığı ve hüsran: Bu dönemde çocuğun bağımsızlaşma isteği artmıştır. Ancak isteklerini gerçekleştirebilmek için gerekli becerileri henüz kazanamamış, duygularını ve ihtiyaçlarını tam olarak anlatacak dil becerilerini de henüz kazanamamıştır. Bu kısıtlamalar gitgide artan şekilde sabırsızlık, hayal kırıklığı ve hüsran duyguları geliştirmesine neden olur. Bu duygular da huysuzluk krizlerine yol açar.
Kıskançlık: Kıskançlık ya kardeşlere ya da diğer çocuklara yöneliktir. Onun sahip olduğu bir şeyi elinden almak isteyip de bu isteği gerçekleşmediğinde çocuk huysuzluk krizine girebilir.
Yorgunluk ya da açlık gibi fiziksel nedenler: O sırada başka ne olursa olsun, bu faktörler kolayca bir huysuzluk krizini tetikleyebilir.
Aşırı uyarılma: Bazen en eğlenceli aktiviteler bile günlük rutinin değişmesi ve duygulanımın artışı nedeniyle huysuzluk krizlerini tetikleyebilir. Doğum günü partileri ya da geziler sırasında veya sonrasında krizlerin görülme sıklığı ve şiddeti artar.
Huysuzluk Krizlerinin Ortaya Çıkışını Önleme Taktikleri
- Olayları çocuğunuzun gözlerinden görmeye çalışın. Kendi çocukluğunuzu ve o zamanlar yetişkinler dünyasının ne kadar adaletsiz olduğunu hatırlamaya çalışmak yardımcı olabilir.
- Beklentileriniz makul ve anlayışlı olsun. Ebeveynlerin “yaramaz” diye nitelendirdikleri davranışların çoğu, normal gelişimin parçasıdır.
- Ev içindeki kuralları yalnızca en gereklilerle sınırlı tutun. Hatırlaması ve uyması gereken çok fazla sayıda kural olduğunda çocuklar aşırı derecede yorulurlar.
- Aile içinde belirli rutinleriniz olsun. Gün içinde neyin ne zaman yapılacağını bilmesi, çocuğunuzun sizinle gereksiz tartışmalara ve mücadelelere girmesi riskini ortadan kaldırır.
- Gerçekçi olun. Çocuğunuzun sizin tepkilerinizi test etmesi ve siz “hayır” dediğinizde aynı şeyi tekrar tekrar yapması, kabul edilebilir ve edilemez davranışları öğrenme sürecinin bir parçasıdır.
- Nöbetlerin sıklıkla ortaya çıktığı yer ve durumlardan kaçının veya kaçınmak mümkün değilse çocuğunuza daha fazla yardımda bulunun.
- Çocuklar davranışlarının çoğunu yetişkinleri model alma ve taklit etme yoluyla öğrenirler. Eğer çocuğunuzun kontrol edilemez öfke nöbetleri geçirmesini istemiyorsanız, siz de bu davranışı göstermemelisiniz.
- Çocuklar hasta ya da yorgun olduklarında davranışlarının bu süre içinde daha kötü olabileceğini aklınızdan çıkarmayın.
- Nöbetler her ne kadar birdenbire ortaya çıkıyor gibi görünse de çoğu zaman uyarı sinyalleri verirler (örneğin; nefesi kısa ve sık aralıklarla nefes almaya başlamak gibi). Çocuğunuzun ajite olmaya başladığını fark ettiğiniz anda, kaynama noktasına gelmeden önce onu sakinleştirmeye çalışın.
- Fiziksel aktivite için çocuğunuza bol bol fırsat tanıyın. Fiziksel aktivite huysuzluk nöbetlerinden kaçınmaya yardımcı olabilir.
- Çocuğunuz düzgün ve sakin davrandığında bolca övgü kullanın.
- Mizahi bir bakış açısı kullanın. Ebeveynler pozitif kalabildikleri ve kızdıran davranışlardaki esprili yanları görmeye çalıştıkları zaman herkes daha mutlu olur.
Huysuzluk Krizleriyle Başa Çıkma Taktikleri
- Kendi duygularınızı kontrol altında tutmaya çalışın. Çocuğunuz nöbet geçirirken tüm kontrolünü kaybettiği için, ona bağırmak hiçbir etki göstermez. Tam tersine gerilim daha da artar. O sırada kendinizi sakin kalabilmek için zorlayın.
- Sakin ve yumuşak bir ses tonuyla konuşun. Öyle hissetmiyor bile olsanız sakin bir şekilde konuşursanız, çocuğunuz sizin kontrollü olduğunuzu, onunla baş edebileceğinizi ve onu cezalandırmayacağınızı anlar ve güven duygusuyla sakinleşebilir.
- Sağlıklı bakış açınızı kaybetmeyin. Nöbetler nedeniyle kendinizi tükenmiş hissedebilirsiniz. Ancak bunun normal gelişimsel bir basamak olduğunu ve geçici olduğunu kendinize hatırlatın. Tüm çocuklar zaman zaman huysuzluk nöbeti geçirir, yalnızca sizinki değil.
- Utanmayın. Huysuzluk nöbetleri, alışveriş merkezi gibi halka açık yerlerde olduğunda ebeveynler için çok utanç verici olabilir. Çevredeki insanların çoğunun yargılayıcı değil, sempati ile baktığına emin olabilirsiniz.
- Dikkatini başka bir yöne çekin. Huysuzluk nöbeti yaşamaya başladığı sırada çocuğun dikkatini başka bir yöne çekmek çoğu zaman çok işe yarar. Sevdiği bir oyuncak, çizgi film veya aktivite bunun için birebirdir.
- Pes etmeyin. Eğer çocuğunuz “hayır” dediğiniz bir şeyi elde etmek için bağırıp çağırıyorsa, nöbet ne kadar sert olursa olsun, kararınızdan vazgeçip ona istediğini vermeyin. Bu yolla ona sadece, çok bağırıp çağırdığında istediğini elde edebileceğini öğretmiş olursunuz.
- Hafif nöbetlerde öncelikle görmezden gelmeye çalışın. Yaptığınız işi yapmaya devam etmek çoğu zaman kötü davranışın bitmesine yardımcı olabilir. Bazı çocuklar tamamen görmemezlikten gelindiklerinde öfkelenebilirler. Bu durumda, “eğer düzgün bir şekilde sormazsan ya da ağlamayı kesmezsen seni dinlemeyeceğim” tarzında bir uyarıda bulunabilirsiniz. Görmezden gelme için bir zaman sınırı koymakta fayda var. Küçük çocuklarda 5 dakikadan fazla olmamalıdır. “Tamam, şimdi durman gerekiyor” ya da 10’a kadar sayacağım ve 10 dediğimde susman gerekiyor” diyebilirsiniz. Eğer gerçekten çocuğunuz kontrolünü geri kazanırsa onu kucaklayın ve bolca övgüde bulunun. Çocuğunuzdan ne beklediğinizi ona söyleyin. Örn; “ben yemek yaparken senin de burada oyuncaklarınla oynamanı istiyorum” veya “ben alışveriş yaparken sen bana yardım edebilirsin” gibi.
- Büyük nöbetlerde çocuğunuzun kendisine, size veya başka birine zarar vermesini önlemek için onu sıkı bir şekilde kucaklamak, sarmak gerekir. Bunu yaparken sebebini mutlaka kısa bir şekilde açıklayın.
Günün sonunda…
- İyi zamanlara odaklanın. Çocuğunuzla birlikte paylaştığınız mutlu anları dile getirin. Çatışmalar ve öfke nöbetlerine dikkat çekmeyin, sıkıntıları daha fazla uzatmayın.
- Birlikte oynayın. Gün içinde bir nöbet geçirmiş bile olsa, sakinleşmesini takip eden saatlerde birlikte rahatlayabilmek için oyun oynayın, keyifli faaliyetler yapın.
- Uykudan önce ona hikâye okuyun. Çocuğunuzun bellek süresi çok kısadır; gün içinde yaşadığınız tüm zor anları yatmak vakti geldiğinde çoktan unutmuş olur. Uyku öncesi birlikte kitap okumak keyifli bir paylaşımla ve hoş bir duyguyla günü bitirmeye yardımcı olur.
- Eğer ayrı değilseniz, eşinizle paylaşın. Günün her saatini çocuğunuzla güzel geçirmiş gibi davranmanıza gerek yok. Duygularınıza biriyle paylaşmak kendinizi daha iyi hissettirebilir.
Referans: Çiğdem Bilgen YEŞİLLETEN – Uzman Klinik Psikolog