Img
0-6 Yaş Çevresel Uyaranların Etkisi

Doğum anında bebeğin beyninde yüz milyar kadar sinir hücresinin olduğu biliniyor. Ancak bu kadar çok sinir hücresinin varlığı tek başına bir şey ifade etmiyor. Beynin algılama, düşünme, konuşma, hatırlama, okuma, yazma gibi işlevleri yerine getirebilmesi için bu hücrelerin örgütlenmesi gerekiyor. Özellikle yaşamın ilk iki yılı bu örgütlenme için çok önemli bir dönem.
Duyuları aracılığıyla çevreden uyaran alan bebek, bu mesajları beyninde bir bölgeden başka bir bölgeye aktarırken oluşan karmaşık elektriksel ve kimyasal süreçlerle bu örgütlenme gerçekleşiyor yani çocuğun entelektüel binasının temelleri atılıyor… ya da atılamıyor… böylece bina da söz konusu olamıyor. Çünkü ilk yıllarda gerçekleştiremediğimiz örgütlenmenin daha sonraki yıllarda telafisi de mümkün değil.
Bunu çok iyi anlattığını düşündüğüm bir örnek: Fareler doğduklarında henüz görmüyorlar, görmeye başladıklarından sonraki iki hafta içinde bir tek sinir hücresinin yaptığı bağlantı sayısı sekiz bine varabiliyor. Ancak farelerin gözleri bağlanarak görmeleri engellenirse sinir hücresi bağlantıları ilk haliyle yani yaklaşık on dört tane olarak kalıyor. Bir süre sonra  farelerin gözlerindeki bağ çözülse bile artık yaşamları boyunca göremiyorlar… İnsanlar için de durum pek farklı değil…
Nörolojik araştırmalar, beynin büyük ölçüde 0-6 yaş arasında geliştiğini gösteriyor. O halde 0-6 yaş döneminde çevreden alınan uyaranlar çok önemli. Bu dönemde çevrenin çocuğa sunduğu görüntüler, sesler, tatlar, dokular, kokular, duygular onlara çocuğun verdiği tepkiler, bu uyaranların çeşitliliği, zenginliği ve devamlılığı nöronlar arasındaki sinaptik bağlantıların oluşmasını ve kuvvetlenmesini sağlar.
Bu küçük özet, çocuğun içinde bulunduğu çevrenin fiziksel, sosyal, psikolojik olanaklarının ya da olanaksızlıklarının bir insan yaşamında ne kadar belirleyici olduğunu açıkca ortaya koymaktadır. Tabii ki çocuğun doğuştan getirdiği özellikler en temel belirleyicidir. Ancak genetik şifreye bir müdahale henüz söz konusu olmadığına göre bu noktada yapılabilecek bir şey yok. Doğuştan gelen kapasiteyi değiştirmek belki mümkün değil ama bunu iyi kullanmak ya da kullanamamak mümkün… Uygun çevre koşullarını sağlayarak, tüm çocukları eşit eğitim fırsatlarından yararlandırmak, eğitsel anlamda zenginleştirilmiş ortamlarda, bilinçli, ilgili ana babalarla özgür ve demokratik yaklaşımlarla, kendine güveni, benlik saygısı gelişmiş bireyler yetiştirmek…

DR.Yeşim Kesgül Sercan

img
img