Img
Yeni Bir Başlangıç

Çocuk sahibi olmaya karar verirken bakımını nasıl yapacağımızı da birlikte düşünmeye başlarız.

Bakım konusuna başlangıçta çalışmayan annelerin sorunu değilmiş gibi yaklaşılır. Çalışan anneler bebeklikten itibaren yardımcı kişi ya da kurum bulmak zorundadır. Özellikle de anneanne, babaanne gibi birinci dereceden yardım alabilecekleri kimse yoksa arayış bazen sancılı bir sürece dönüşebilir.

Aranan en önemli özellik güven duyulan bir kişi ya da yer olmasıdır. Özellikle çocuk büyüdükçe verilecek eğitimin önemi artmaktadır. Annenin çalışmadığı bilinçli aileler de çocuğun büyümesi ile okul öncesi eğitimini düşünmeye başlarlar. Çünkü, eğitimin okul öncesinde başlaması gerektiğini bilirler. Ev bakımının okulda kazanılacak eğitimle karşılaştırılamayacağını, çocuğun grup içinde yaşına uygun yapılandırılmış, programlı eğitim alması gerektiğini öğrenmişlerdir. Hangi yaşta hangi uyaranın nasıl verileceğini bilmediklerini fark etmişlerdir.

Ancak, anne evde otururken çocuğu anaokuluna göndermek ciddi bir vicdan muhasebesini gerektirir. Özellikle yakın çevreden ‘çocuğunu başından atıyor’, ‘rahatı için çocuğu okula gönderiyor’ baskısı geliyorsa bu muhasebeyi daha da zorlaştırır. Bazen de işin ekonomik boyutu anne – baba arasında fikir uyuşmazlığına neden olabilmektedir.

Ailelerin gündeminde bunlar varken çocuk neler yaşar?

Çocuk iki yaşını doldurmaya başlayınca kim bakıyor olursa olsun evdeki bakımın artık yetmediği gözlenir.

Ev bakımının yetmediğini nasıl anlarız? Beslenme dengeleri daha da sıkıntılı olur. İştahsızsa iyice iştahsızlaşır. İştahlıysa abur – cubur yemeleri artar. Bazıları kabına sığmaz  olur. İstekleri, kaprisleri artar. Birlikte olduğu yetişkinleri arkadaşlarıyla yapmak istediği şeyleri yapmaya zorlar.Ailelerin deyimiyle başa çıkılması güç hale gelir. Bazılarında ise eve dönüklük artar. Başka çocukların olduğu ortamları istemez, başka çocukların olduğu ortamlarda bulunması gerektiğinde huzursuzdur. Sürekli yetişkinle baş başa kalmayı arzular. Davranışları yaşından ya daha küçük ya da daha büyük biriymiş gibi izlenim verir. Bunlar ya da benzeri başka davranışları çocuğun anaokulu yaşı geldiğinin göstergesidir. Çocuk bize bu davranışlarıyla ‘artık arkadaşlarımla olma zamanım geldi ’ demektedir.

Ayrıca bilimsel veriler de 2 yaşından sonra çocuğun grup ortamına girmesi gerektiğini, arkadaşlarıyla serbest ya da yapılandırılmış oyun ve eğitimle kazanacaklarının başka türlü edinilemeyeceğini gösterir. Pek çok gelişmiş ülkede bakım hizmetiyle birlikte eğitim boyutu da ön planda düşünülerek okul öncesi eğitim zorunlu tutulmuştur

İster eğitim, ister bakım hangi nedenle olursa olsun çocuğunuzu anaokuluna başlatmayı yaşamın doğal bir süreci olarak düşünmelisiniz.

Büyümek bir anlamda giderek çeşitlenen ayrılık ve başlangıçlara alışıp etkin uyum sağlamadır. Doğumla başlayan bu süreç yaşam boyu devam eder. Etkin uyum sağlama, çocuklarımıza sağlıklı, bağımsız yetişkinler olabilme yolunu açacaktır. Bu yeni yaşantıyla çocuğumuza çözmesini istediğimiz yeni bir problem sunmuş oluyoruz. Böyle problemleri yaşatmanın şu yararları vardır:

1) Bu problemler ‘duygusal aşı’ niteliğindedir. Yaşına uygun bu tür deneyimler ileri yaşamda daha büyük   zorluklarla başa çıkmada aşı görevi görürler.

2)  Yaratıcılığı geliştirir.

3)  Genel anlamda bakış açısının genişlemesini sağlayıp esneklik kazandırırlar.

4)  Kendilerine güven duymayı, duydukları güveni sınama, geliştirme fırsatı bulurlar.

5)  Bireysel sınırlarını, başkalarının sınırlarını tanıma ve öğrenmede uygun ortam bulmuş olurlar.

6) Her alanda gelişmenin en hızlı olduğu okul öncesinde yaşına uygun eğitim alması sağlanarak ‘kritik dönemler’ dediğimiz dönemler atlanmamış olur. (Kritik dönem: İçinde bulunulan yaşın öğrenilmesi gereken bilgiye en uygun ve hazır olunan dönemdir)

7)  Grup içinde dikkatini toplama, yeni bilgiler edinme becerisi kazanırlar.

8)   Farklılıkları görüp tanırlar. Onlarla birlikte olmayı ve kendi ‘ben’lerinin farkında olmayı öğrenirler.

9)   İyi bir okul ortamında olumlu benlik kazanmaları pekiştirilir, bazen de sağlanır.

Tüm bu yararlarını bilip anaokuluna başlatma kararı verdikten sonra ‘Hangi okul ya da kreş?’ sorusu yanıtlanmayı bekler. Ana – babadan birinin kurumuna ait kreş ya da anaokulu, ailenin ekonomik durumuna uyan, eve ya da işyerine ait özel bir kurum tercih nedeni olabilir. Başkalarının deneyim tanışıklık ve benzeri başka nedenlerle önerileri ya da son günlerin popüler görünen bir anlamda moda olan eğitim sistemini uyguladığını düşünülen bir kurum da tercih edilebilir.

Öncelikle anne – babanın yapması gereken çocuğu anaokuluna verme kararını gözden geçirerek,  kısa süre sonra vazgeçeceği kararlar vermemek olmalıdır. Yani, doğru yaptığından baştan emin olmalıdır.

Hangi anaokulu olacağına karar verirken göz önünde bulundurulması gereken önemli ölçütlerden  biri sizin hedef ve beklentilerinizle kurumun hizmet etme biçimi, hedefleri ve eğitim felsefesinin uyuşması, örtüşmesidir. Bunu belirlemek için aday kurumları, çocuğu almadan gezip çalışma biçim ve içeriği hakkında bilgi almalısınız. Olabildiğince uygulama örneklerini, çalışma dosyalarını vs. görüp incelemelisiniz. Okul öncesi beslenme ve bakımın önemi nedeniyle beslenmede kullanılan malzemeler, tuvalet, yatak odası gibi alanların niteliğini de göz ardı etmemelisiniz.

Çocuğunuzla ilişkide olacak kişilerle bizzat tanışmalı, iletişim biçimlerinin nasıl olduğuna dikkat etmelisiniz. Fiziki koşullar ve iletişim biçimlerini göz önünde bulundurunca ben orada, o ortamda bulunmak ister miyim? Sorusunun yanıtı evet olmalıdır.

Çocuğunuzun yaşamındaki önemli değişiklikleri aynı anda yapmamaya çalışmalısınız. Örneğin, tuvalet eğitimi, ev taşıma, kardeş doğumu gibi. Çocuğunuzun bireysel özellikleri, yaşantının sizi etkileyişi gibi unsurları göz önüne alarak bu değişikliklerin arasına iki aylık zaman koymak uygun olur. Eğer böyle bir zaman koymak mümkün olamıyorsa çocuğunuzu başlatacağınız kurumun yönetimiyle, öğretmeniyle görüşüp işbirliği gerçekleştirmelisiniz. Bu durumda çocuğunuzu başlatacağınız okulda bu konularda yardım edebilecek formasyona sahip personel olma zorunluluğunu gündeme gelir.

Duygusal ve düşünsel olarak ‘Neden başkası değil de bu kurum? sorusunun yanıtı netleştikten sonra çocuğunuza kararınızı açıklamalısınız.

Unutulmamalı ki, 0-6 yaş arasındaki hatta ilkokula başlama yaşındaki bir çocuk okula başlayıp başlamama ya da hangi okula başlayacakları kararını verebilme sorumluluğunu üstlenemezler. Bu nedenlerle çocuğunuza ‘Okula gitmek ister misin?’, ‘Hangi okula gitmek istersin?’ gibi sorular sormamalısınız. Eğer çocuğun seçimi  sizin istediğiniz yönde olmazsa yine de istediğini yapabilecek misiniz?

Başlatma ve neresi olacağı kararınızı verdikten sonra çocuğunuza bunu açıklamalısınız. Çocuğun merakını gidermek için sorularını yanıtlamalısınız. Ancak, konuşmanızı çocuk soru sormayı bırakıncaya kadar sürdürmelisiniz. Çocuğun ihtiyacı olandan fazla açıklama kafasını karıştırabilir.

Okula başlatmadan gideceği okulu görmesi genellikle olumlu olur. Ancak, ziyaretin randevulu olması; uyku, beslenme gibi inatlaştığı ya da başka zorluklar yaşadığı etkinliklerin olduğu saatlere rastlatılmaması açısından uygun olur. Ayrıca, ziyaret için okula başlamasına yakın bir tarih tercih edilmelidir.

Okul gezisi sırasında öncelikle birebir ilişkide olacağı kişilerle tanıştırılması yeterli olabilir. Eğer çocuk talep ederse tüm okul gezdirilebilir ve diğer personelle tanıştırılabilir.
Anaokuluna devam ederken okulla ilgili bazı sorunlar yaşayabilir. Gerçek ya da hayal ürünü algılamaları olabilir. Bunları size anlatmasını desteklemelisiniz. Dışarıda yaşadıklarını sizinle paylaşmayı öğrenmesinin başlangıcı olan bu anlar çok değerlidir. Çünkü, büyüyüp sizden uzaklaşmaya başladığı yıllarda çok işinize yarayacak bir başlangıç olacaktır. Ancak, dinlerken okulu ya da çocuğunuzu eleştirmeden onun duygusunu anlamaya çalışmalısınız. Anlattıklarından sizi tedirgin eden, anlamaya ihtiyaç duyduğunuz konular olursa okul yönetimiyle görüşüp netleştirmelisiniz ama çocuğunuzun yerine sorunun çözümünü üstlenmemelisiniz. Çocuğunuzu sorununu kendisinin çözmesi yönünde cesaretlendirmeli, okulla işbirliğine girmelisiniz.

Ayrıca, okulla ilgili kuşku duyduğunuz, olumsuz algıladığınız konular varsa bunu çocuğun yanında konuşmamalı, okul yönetimiyle konuşup gidermelisiniz. Çocuğun yanında konuşursanız çocuğunuzun hem size hem de okula güveni sarsılır.

Çocuğunuzun alışma sürecinde denediği başa çıkma yollarını gözden geçirirseniz sizin başa çıkma yollarınızı taklit ediyor olabileceğini görebilirsiniz. Bu durumda uygun bulmadığınız başa çıkma yolları konusunda çocuğunuzu uyarıp engellemekten daha etkili yöntem kendinizin uygun olanı davranışlarınızda ortaya koyarak örnek almasını sağlamaktır.

Yaşamında bu kadar önemli değişiklik olan çocuğunuzun olumsuz hiçbir tepkisi olmamasını beklememelisiniz. Yaklaşık iki hafta ile bir ay arasında alışma süresi olacaktır. Bazı çocuklar başlangıçta tepki vermeyip sonradan olumsuz tepki verebilirler. Bu durum da doğaldır. Çocuklar arasında bireysel farklılıklar olabilir.

Alışma döneminde çocuğa ‘gitmek istiyor musun?’ , ‘Okulunu seviyor musun?’ gibi sorular sormamalısınız. Bunların yanıtını gerçekçi olarak veremez. ‘Okulda hangi oyunu oynadın?’ , ‘resim yaptın mı?’ gibi eyleme dönük sorular çocuğun daha kolay yanıtlayacağı, sizi de daha fazla bilgi alabileceğiniz sorulardır. Onunla konuşurken bu dönemin alışma dönemi olduğunu bazen zorlanabileceğini mümkünse kendi yaşantınızdan örnekler vererek yalın bir şekilde anlatmanız hem aranızdaki bağı güçlendirir, hem de alışmasını kolaylaştırır.

Ailecek yeni bir döneme girmek demek olan yeni bir başlangıç ‘anaokulu’ dönemini dayanışma ve güç birliği ile yaşamanız DİĞER YAŞANTILARINIZIN DA SEVGİYLE BÜYÜYEN DALLAR VE BUDAKLARLA BEZELİ BAŞLANGIÇLARLA SÜRÜP GİTMESİNİ  DİLERİM.

img
img